Raymarine’in geliştirdiği yeni ürünü Cyclone radarın tanıtım yazısında geçen orjinal bir ifade ile radarlar konusundaki farkındalığım öylesine arttı ki acilen bir şeyler yazmak istedim. Küçük bir uyarı, yazı teknolojiden insan doğasına doğru akacak.
Raymarine bu yeni ürünü ile ilgili şu ifadeyi kullanıyor ” Cyclone ile radar sınıfını altüst ediyoruz ve denizcilere tamamen yeni bir seviyede “deniz üzerinde durum farkındalığı” sağlıyoruz. Teknik olarak çok daha gelişmiş bir radar sistemi üretmek şaşırtıcı değil, ne de olsa teknoloji hızla ilerliyor.Burada heyecanlandırıcı olan “farkındalık” ifadesi. Bir ürünün sattıran şeyin bazen ürünün kendisinden ziyade ürünün ifadesi olduğunun da kanıtı.
Radarlar radyo dalgaları ile çevredeki gemileri, nesneleri canlıları tespit eden, mesafelerini belirleyen aygıtlar. Bu şekilde baktığımızda yani ne var bunda zaten işlevleri bu elbette bunu yapacaklar diyebilirsiniz.
Ama sizin denizin üzerinde her şeyden haberdar olmanızı ve durumunuzun çok yüksek seviyede farkında olmanızı sağlaması ayrı bir şey. Denizin altından geçen balık sürüleri, havadan geçen kuşlar, gemiler, gemi parçaları, denizin altındaki riskler bunların hepsinin farkında olmak etkileyici bir şey. Bir kaptanın kendi gözüyle göremeyeceği, algılayamayacağı ayrıntıları bir cihazla görmesi ve bunun verdiği iç rahatlığı güzel bir duygu.
Hayat farkındalık üzerine kurulu. Kişisel hayatınızda ne kadar şeyin farkındasınız, radarlarınız ne kadar açık? Hadi bakalım bir adım daha teknolojiden uzaklaşıp soruyorum, duygularınızın ne kadar farkındasınız? Örneğin birine duyduğunuz öfkenin asıl kaynağını biliyor musunuz yoksa sadece ben bu adama gıcık oluyorum noktasında mısınız? Sevdiğiniz insana duyduğunuz sevginin altında yatan gerçekten sevgi mi yoksa bağımlılık mı? İş hayatında bu kadar hırslı olmanızın ya da hiç hırslı olmamanızın nedeni gerçekten ne? Peki neden kendinizi yemekten sonra bir künefe yemekten alıkoyamıyorsunuz? Kendinizde olup bitenin farkında mısınız cidden?
Peki bunların neden farkında olmak gereksin ki, öyle hayatta takılıyoruz sonuçta. O zaman denizde de öylesine takılın. Size çarpacak bir küçük bir gemi artığından haberdar olmanıza gerek yok ki, gelip çarpsın.
Hayatta farkında olmadığınız her şey bir gün gelip size çarpabilir. Çok sevildiğinizi düşündüğünüz biri tarafından terkedilebilirsiniz oysa radarlarınız olsa birçok emareyi öncesinde görebilirsiniz. Bizim kişisel olarak radarımız düşünmek, izlemek ve ne kadar klişe görülse de okumak. Peki bir çok gerçeğin farkında olmak insana huzur mu verir? Kesinlikle hayır vermez. Ama gerçek insanı önce öfkelendirir sonra özgürleştirir. Kendi adıma huzurlu bir yalanı yaşamaktansa, biraz hırpalanmak pahasına özgür olmayı tercih ederim.
Radarlara geri dönecek olursam, bir notum var, yıllar önce balıkçıların radarlarından kaçan balıklarla ilgili resimli bir çocuk kitabı yazmak istemiştim sonra vazgeçtim çünkü çocuklara kaçmayı bir çözüm olarak sunmak istemedim. Çocuklukta okunan kitaplar tüm yaşamı etkiliyor. Mesela ben Behrengi’nin Küçük Kara Balık kitabını okumuştum ve içimdeki gitmek arzusu sanırım bu kitaptan geliyor. Hatta 2011’de yayınlanan Kıçtankara adlı romanımı da bu balığa ithaf etmiştim. Kendimin biraz da olsa farkındayım sanırım:)
Bazı yazılarımı sadece aylık e bültene saklıyorum, sosyal medyada paylaşmıyorum ve bu da onlardan biri.
Sevgiler…
Bahar Öztürk
Aylık bültene kayıt olun
Bir Cevap Yazın