Denizci Yazar Çetin Kent ile Söyleşi

Deniz İnsanları Serisinin konuğu Denizci Yazar Çetin Kent. Samos Günlükleri, Bir Ege Macerası, Sarıldım Minik Teknemin Halatına kitapları ile en fazla okunan ve beğenilen yazarlardan Çetin Kent’e marinakedisi aklına gelenleri sordu. Söyleşinin tam hali video’nun altında.

Marinakedisi:

Soyadınız Süpermen filmindeki Clark Kent karakteri ile aynı. Bu benzerlik size de ilginç geliyor mu? Daha önce soran oldu mu?

Çetin Kent:

Daha önce sormayan oldu mu demek daha doğru. Hayatımın travma sorusudur. En ilgincini paylaşayım mı? Sakızın karşısındaki Koyun adalarındayım. Oranın polisiyle aramda bir soğukluk oldu, iki adım ötedeki Sakız’dan gelirken transit loga illa bu adayı da yazdırmam gerekirmiş filan, klasik transitlog zırvası işte, neyse, yahu ben bu olayı sanki bir kitabımda anlatmıştım?!?!?!!? Hadi bi daha anlatayım, ofislerine gittim polislerin, gerildik, yumuşadık filan, derken, tatlıya bağladık, adam kapıdan çıkarken arkamdan gevrek gevrek gülerek Clark Kent’le bir akrabalık var mı dedi?!?!?!?! Adama cevabımı kitabı okuyanlar bilir. (E kitap da satılsın, her şeyi de yazmayayım!)

İnşaat mühendisliği yaparken ismimi irsaliyelerde filan görenler Çetin Kent’i yapı kooperatifi sanıyordu!?!?!? Daha başka bir kaç acayip anım daha var da bu röportaj bitmez o zaman. Başladım mı durmam.

Marinakedisi:

Yazmaya nasıl başladınız?

Çetin Kent:

Aslında iyi bir “sayısalcı” yımdır, fakat yazmak bana hep iyi geldi. Deniz konusunda yazma ise ilk teknemi aldığım andan itibaren çoğalarak devam etti. Hobi deniz ve su olunca, burç da balık olunca, golden retrieverlar gibiyim, nerede su orada ben. Anlatmayı seviyorum. Gezilere genelde yalnız çıkarım, fakat yaşadıklarımı yanımda biri varmış, onunla konuşurmuş gibi yazarım. Yazar filan diyorlar ya, çok iddialı oluyor, aslında kendim için günlük tutarmışım da bir şekilde onu herkes okuyabiliyormuş gibi bir tanım lazım. Bir de, yazmaya başladım mı çenem düşüyor, çok fazla sokağa sapıyorum, çok dallanıp budaklanıyorum. Sizin sorduğunuz sorulara bile kısa cevap veremiyorum, saatlerce sürer bu video. Tamam tamam sustum. (Gençliğimizde Vega’nın bu isimde bir şarkısı vardı. Hey gidi günler. Şimdi buradan ne ara sokaklara sapılır da, kendimi tutayım. Gördünüz mü, şarkı ne alaka, değil mi, aslında bir doktora mı görünsem?!?!?)

Marinakedisi:

Şu anda yazdığınız bir kitap var mı? Varsa ne ile ilgili?

Çetin Kent:

Yayınlanmış üç kitabın yeni baskıları oluyor ara sıra. Yayına hazır iki kitabım daha var ama başına oturup düzenlemem lazım. Yaz mevsiminde olmaz o iş de, kışı bekliyorum. Bir tanesi Sadun abinin Kısmet’ini inşa eden Athar Beşpınar’ı ve babasını anlatan bir kitap. Osmanlı arşivlerinden belgeler de var, neredeyse bir asır önce yazılmış dergilerden makaleler de, artık hayatta olmayan insanlarla röportajlar da. Yayınlandığında müthiş bir iş çıkacak ortaya. Çoğu kısmını Sadun abi sağken yazmıştım. Çok şaşırmış ve severek takip etmişti yazdıklarımı. Bir gün kitap olacak ve Athar’la Sadun, iki koca adam, yukarıdan memnun memnun bakacaklar bana.

Yayına hazır diğer kitap da, seneler boyu çeşitli konularda yazdığım köşe yazılarının bir derlemesi. İçlerinde tarih de var, mitoloji de, mizah da, dertleşmeler de. Bir deneme kitabı halinde onları bir araya getirmeliyim. Sanki zamanında elinden tutmuşum da sonra terk etmişim, bırakıp gitmişim suçluluğu basıyor eski yazılara göz gezdirdikçe. Mesela Çaka Bey’i anlatmışım sayfalarca, ya da Lade deniz savaşını anlatmışım, Chao Praya nehrinde gezmelerimi, Nil nehrinde fellukayla yelken açmayı ve başka başka bir çok konuyu. Ekonomik sebeplerden hemen basılamayacak, farkındayım, ben dosya haline getireyim de, nasılsa basılır bir gün.

Marinakedisi:

Hayatta olsun ya da olmasın hangi yazar ile teknede bir hafta geçirmek istersiniz? Neden? (Kazancakis diyeceğinizi tahmin ediyorum:))

Çetin Kent:

Bingo! Ege midir nedir bizi birleştiren ama başka hiç bir Akdeniz yazarında onunla olduğum kadar rahat olamazdım herhalde. Çok soracak sorum var. Düşmanıyla yani bizimle olan düşünceleri, tanrıyla olan kavgaları, babasıyla ilişkisi, Zorba ve daha bir çok şey soracağım ona. Bir hafta yetmez.

Marinakedisi:

Siz bir roman karakteri olsaydınız nasıl bir roman olsun isterdiniz; Tarihi roman, Polisiye, Korku, Aşk, Macera, Bilimkurgu vs?

Romanlara artık ilgim yok. Birkaç yazarın yeni kitabını hep heyecanla beklesem de (Mesela İhsan Oktay Anar) ilgim daha çok otobiyografilere kaydı. Ders çalışılmış, ilgi çekici cümle kurmak için özel çaba sarf edilmiş ürünler vakit kaybı gibi. Dediğim gibi favori bir kaç yazarım hariç. İlla biri olacaksam, Evliya Çelebi olmak isterdim mesela, onun da elinin ayarı yok, başladı mı susmak bilmiyor, o bakımdan yakın hissediyorum.

Marinakedisi:

Bir ara yelken eğitimi veriyordunuz, sizce yabancı bir dil mi öğrenmek zor yoksa yelken öğrenmek mi?

Çetin  Kent:

Eğitim demek iddialı olur, bir kaç günde öğrenilecek bir şey değil denizcilik. Pansiyonumdaki tatilleri süresince yelkenle tanıştırıyordum insanları diyelim. Dil öğrenirken de denizciliği öğrenirken de bol pratik şart. Başlangıç orta ileri çok acayip ileri, en ileri ama çok ileri öyle böyle değil hem de nasıl ileri kursları bitirseniz de bir gün gelir pervanenize bir misina sarılır saildrive keçelerinden deniz suyu girer, fara yakalanmış tavşan gibi kalırsınız ortada. Kös kös binlerce liralık masraf cebinizden çıkarken kendi kendinize der misiniz, “lan o kadar da ileri seviye master ötesi kurs da almıştım ama nerede hata yaptım acaba?”

Denize çıkmaya karar veren ya da tekne almaya karar veren birinin hemen yelken kursuna yazılması bana o yüzden garip geliyor. Neyse, yaşımız geçti artık, işin gezme tozma kısmıyla daha çok ilgiliyim bu dönemde. Dili bırakırsanız, hobiniz değilse, kullanmayacağınız için körelir ama denizciliği bıraktım artık diyemezsiniz, o bir yaşam biçimi. İddialı bir cümle olacak ama denizciliği yaşamanız için tekneniz olmasına gerek yok. (İleride tartışırız bu konuyu, gene çok uzattım)

Marinakedisi:

Genel ekipman dışında teknede olmazsa olmazınız nedir?

Çetin Kent:

İyi bir müzik sistemi.

Marinakedisi:

“Sarıldım Minik Teknemin Halatına” kitabınızda anlattığınız tekneniz “Tweety”  şu anda nerde acaba?

Çetin Kent:

En son İzmit’te idi. İsmi Sefine ve rengi de lacivert olmuştu. Sonra izini kaybettim.

Marina Kedisi:

Sarıldım Minik Teknemin Halatına kitabınızda yer alan Köpeğiniz “Zorba” dan yola çıkarak soruyorum, köpekler teknelere kolay adapte oluyor mu?

Çetin Kent:

Asıl sahipleri köpeklerine göre bir hayata adapte oldukları sürece köpekler hayatlarından memnunlar. Çişe çıkmak için botla karaya çıkarılacaklar, hareketleri kısıtlanmayacak büyüklükte bir tekne olacak. Yani siz köpeğe göre bir hayat kuracaksınız. Zorba 50 kiloyu geçmişti, benim tekne 5 metreydi. Yazık değil mi, adapte olsa ne olur hayvancağız. Özetle köpekçik değil bizler ona adapte olacağız.

Marinakedisi:

Bir Ege Macerası (Kazancakis’in izinde) kitabınızı çok severek okumuştum. En sevdiğiniz Yunan Adası’nı merak ediyorum

Çetin Kent:

Cevap çok belli. Ben Samos aşığıyım. Son kitap da Samos’la ilgiliydi malumunuz.

Marinakedisi:

Denizin size kattığı en önemli şey nedir?

Çetin Kent:

Sabır, yavaşlık, oluruna bırakma, daha kaç yazımız var gel keyfini çıkaralım hali 🙂

Share

International Boat Industry Turkiye Temsilcisi, Dijital pazarlama uzmanı, Yazar, Turizm Rehberi. Yayınlanan Kitapları Kıçtankara (2011) Yalnız Yaşama Egzersizleri (2004 Tükendi) Büyülü Gerçeklik E kitap, Komik Beyin E kitap

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: