Rüzgarlar belki de denizden daha elzemdir yelkenciler için, zira olmasalardı deniz üzerinde bir kütükten fazlasına da ihtiyaç olmazdı.
Yunan mitolojisinde tüm rüzgarların tanrısı Aeolus‘tu, belki hala öyledir kimbilir…Deniz tanrısı Poseidon’un oğlu olan Aeolus diğer adıyla Astraeus, tüm rüzgarlara hükmederdi ve tüm rüzgarları mistik bir ada olan Aeolia’daki mağaralarda tutardı. Mağaraları şekillendiren rüzgarlar olduğuna göre mağaralarda rüzgarları tutmak oldukça manalı olsa gerek.
Boreas (Kuzey Rüzgarı)
Sakallı, kanatlı yaşlı bir adam olarak tasvir edilen Boreas Kuzeyden soğuk rüzgarları getiren Yunan tanrısı. Yabancı dillere “Poyraz” olarak geçen Boreas (kuzey,kuzeybatı), batı dillerinde “Bora” adıyla Türkçe’de ise “Poyraz” olarak bilinmekte. İkiz erkek çocuk bekleyen yelkenciler için Poyraz ve Bora isimleri belki ilgi çekici olabilir bu haliyle… Boreas’ın İstanbul Boğazı’nda mağarası olduğu ve poyrazlı günlerde mağarasını terk ederek estiği söylenir.
Mağarasının İstanbul Boğazında olmasına şaşmamak gerek, ne de olsa İstanbul için hâkim rüzgâr kuzeydoğu’dur ve yaz sıcağını hafifletir bu yüzden “lodos cehennemden, poyraz cennetten gelirmiş” denir.
Eurus (Doğu Rüzgarı)
Roma mitolojisine Vulturnus adıyla geçen Eurus, doğudan eser, ılık hava ve yağış getirir. Bizde Gündoğusu adı verilen rüzgar soğuk ve kuru eser. Nedense Doğu rüzgarları pek sevilmez hatta Chris De Burg Doğu rüzgarı adlı şakısında der ki:
Eastern Wind (Doğu Rüzgarı)
I have my woman to keep me warm,
But there’s one thing that I do fear,
That eastern wind is getting near…

Bizdeki adıyla Lodos. İstanbul’un ikinci hâkim rüzgâr yönüdür güneybatı. Lodos sıcaklığın yükselmesine sebep olur ve balıkları sersemleştirip kolay yakalanmalarına neden olur. Sadece balıkları değil açgözlülüklerinden balıkların soyunu kurutan balıkçıları da sersemleştirse gerek…
Zephyrus (Batı Rüzgarı)
Batıdan doğuya doğru esen yumuşak bir rüzgar olarak Batılıların en sevdiği rüzgarın tanrısı Zephyrus. Denizcilere yardım eder. Bir çok mitolojik öyküde yer alır. Hyacinthus adındaki bir ölümlüye aşık olur ve aynı kişiye aşık olan Apollon’dan kıskanır ve Hyacinthus’un ölümüne sabep olur. Hyacinthus’un öldüğü yerde sümbül biter ve sümbül bugün hala Anadolu’da aşkın sembolü; beyaz sümbül sadakatı temsil eder, mor sümbül de aşkı…
Belki bu tanrılar hala içimizdeler,
keyiflerince rüzgar üflüyorlar
belki de külliyen hikayeler
Ama hikayeden kim ölmüş ki:)
Fırtınadan daha kötü ne olabilir?
Bir Cevap Yazın