Solar Panele Hüzünlü Bir Veda

Kara insanının deniz insanına dönüşme serüveninde solar panel imtihanı, Nomad’ın yeni yazısı;

Bizim kayık her seyrü-seferinde bir şeyler eksiltmeye yemin etmiş anlaşılan, benim anladığım diyet yapıp zayıflamaya çalışıyor her hatun gibi.. Bu sefer de güneş paneli denize düşmüş! Şimdi sen muhtemelen “yok artık!” diyorsun da bir sor önce nasıl oldu diye:

Şöyle ki: Efendime söyliyim, bu kayığın üzerinde zaten doğru dürüst bir alan yok panel bağlamaya onun için minimal tasarımda en iyi verimi alabileceğimiz panel arayışımız 30W D C 9V/USB 18V Esnek Güneş Paneli ile son buldu, ayıptır söylemesi 500 kat para verdim panel ile mppt cihazına, üstüne gittim marin kablo aldım ona da bir dünya para verdim…

Tabi bunun bir de montajı var, işyerinden bir arkadaş bana ben bağlarım ama hani saydam bir sıvı var ya;  anasonlu etil dedikleri (C2H5OH) bir de su dedikleri (H2O) var, onları karıştırınca bembeyaz sihirli bir şeye dönüşüyor ve sen o mübarek sıvıyla karışıp bütünleşince ruhunda beyazlaşıyor, apacık oluyor aydınlanıyorsun hani.. Sonra beyaz sıvıdan aldığın yetki ile ağzını yaya yaya dünyanın en güzel şarkılarını söylediğini sanıyorsun falan, memleketi kurtarıyorsun filan…

O zaman montaj işi  bittikten sonra arınmak ve Poseidon’a biat etmek için bu eylem farz bilindiği üzere.. Eeee bunun içinde kayığın havuzluğunda geniş zamanlar lazım, işte o geniş zamanı bir türlü denk getiremedik, uyduramadık bir türlü.

Biz de ha bugün ha yarın derken acemilik sürecini atlatmak için hafta sonları eğitim çalışmalarına devam ediyoruz. Yine çıktık barınaktan kıyıya yakın bir yerde alargadayız, havuzluğun üzerine de uyduruk bir gölgelik yaptım, o da yelken gibi şişiyor filan ama iş görüyor, gölgesine sığınıyoruz. O günde (her hafta sonu olduğu gibi yine hava yüksek, poyraz sertçe esiyor, hafta içi ise sanki inat yapar gibi süt liman deniz) Telefonun şarjı azaldı, paneli çıkardım telefonu bağladım, güvertede güneş gören düz bir yere bıraktım. Bağlamak lazımmış, ben korunaklı gördüğüm bir yere öylece bıraktım..

Önceki hayatında kara insanı olan ben, o paneli karada nereye bıraksam orada durur, alıp başını gitmez değil mi? Ama deniz hayatında her şey başka türlü ve bunları bana öğreten biri yok, deneme yanılma yolu ile kafamı duvara vura vura öğreniyorum her şeyi. O kayığın minik minik sallantısı sonucu panel bir şekilde denize düşmüş, ki aslında düşmesi mümkün olmayacak bir zeminde fakat her nasılsa düşmüş lanet olası şey işte. Allahtan telefonu da yanında götürmemiş, kablo ve telefon duruyor durduğu yerde ama panel intihar etmiş, atmış kendini kayıktan, ardında bir not bile bırakmadan. Bunu fark ettiğimde tüm kimyam yine dağıldı tabii, bu kadar pahalı dersler alacak kadar zengin değilim ben, tek maaşlı kirada yaşayan ortalama bi 657’li hepi topu..

O moral bozukluğu ile barınağa geri döndük ve bozulan moral ile yerime de yine çok zor girip bağlandım, oysa artık bayağı öğrenmiştim yerime baştankara tereyağından kıl çeker gibi girmeyi. Sonra çıktım mendireğin en ucundaki kayalıklara gittim, bu iş olmayacak galiba zorlamanın anlamı yok diye düşünüyorum, allak bullak bi haldeyim.. Bir arkadaşımı aradım böyle böyle oldu diye, ayarım çok bozuk filan. O anlatmaya başladı ilk kayığı aldığında başından geçenleri, aşağı yukarı aynı şeyler ve herkesler bu yoldan geçiyor pes etmek yok, olacak bunlar diye moral veriyor. Biraz rahatladım.

Eve döndüm ama artık hiç limana gidesim filan yok. Birkaç hafta da böyle geçti, o arada konuştuğum bir sürü insan da başlangıçta aynı şeyler tecrübe ettiklerini söylediler. Sonra yine gitmeye başladık, lakin pek keyfim yok gibi, ara ara düzelir gibi oluyor ama genellikle her an bir şeyler ters gidecekmiş korkusunu atlatamıyorum nedense.

Nasıl olacak bilemiyorum ama umarım Poseidon bizi bir an önce bağışlar, bizi kabul eder, deniz bize de huzur verir. Şu an mevcut olan huzur yerine mütemadiyen anlamsız bir gerginlik.

Tam olarak nasıl olduğumu anlatan Hayat Güzel Olacak filminden bir sahne; “Bilemiyorum Altan” https://www.youtube.com/results?search_query=bilemiyorum+altan

Share

Bir Cevap Yazın

%d blogcu bunu beğendi: